Kısa adı KGK olan Küresel Gazeteciler İl Temsilcileri olarak Malatya ilinde ki toplantımızın 2. Günün de ilk durağımız Arapgir ilçesi oldu.

Ayaklı kütüphane diyeceğim Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu misafir sever ev sahipliğinde Arapgir de gördüklerim işin doğrusu beni şaşırttı.

Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu 3. Dönem belediye başkanlığı yaparken, mükemmel bir hatip, mükemmel bir insan, yerinde duramayan çalışan, doğru bildiğini dost doğru söyleyen, 40 yaşından sonra Kur’an-ı kerim okumasını öğrenmiş biriyim diyor.

Malatya tarihini az çok bilirdim ama Arapgirde böyle bir tarih beklemiyordum.

Bu şehir Hz. Ömer zamanında Araplar tarafından zaptedilmiş birçok defalar el değiştirdikten sonra Malazgirt Muharebesini müteakip Alp Arslan´ın fethine memur ettiği Emir Danişment tarafından alınmıştır.

İlçenin ismi nereden geliyor diye baktım: Arapgir isminin bu fetihten kaldığı yönünde bilgilere ulaştım. Birçok tarihi mücadelere sahne olan Arapgir 12. asnn sonlarında Anadolu birliğine katılmış ve 15. asırda Timur istilasına uğramıştır. Nihayet Yavuz Sullan Selim zamanında katı olarak Osmanlı Türklerinin eline geçmiştir.

Kısa tarihi bu olarak bakarsak: Eski Arapgir denilen mahalle de dağ başında tarihi camileri görünce aklıma şu geldi: Cami var, medrese var kütüphane var peki çevrede ev niye yok? O halde burada tarihi bir kazı yaparak tarihini iyi incelemek gerekir. Tarihinin açık ortaya çıkarılması gerekir.

Arapgir, etrafındaki şehirlerin eskilerinden Malatya ile yaşıt denecek derecede eski olduğunu görüyoruz Cumhuriyet ilk yıllarında 45 bin nüfusun yaşadığını söylüyorlar ki doğrudur camilerde bunu gösteriyor.

Arapgir ( Daskuze) Kalesi: Camileri, hanları, konakları ile bir tarih hazinesi.

1834´de Arapgir kaza haline getirilerek, Elazığ´a bağlanmıştır.

Tüm kazada 35 cami ve mescit, 38 okul 4 medrese, 11 kilise, 4 hamam, 32 değirmen ve Kumaş dokunan fabrika gibi, dükkan vardır

Tut ağaçları yapraklarını yitirdikleri ipek böceklerinden elde edilen ipek ve yünle ip elde edilerek her evde bir iki kumaş dokuma tezgahı bulunan ilçe de o günler tarih de kalmış.

Bir meraklı bunları evinde müze haline getirerek gelene gösteriyor.

Fars tarzı sanat değeri olan bir camisi vardır. Evlerinde bez ve alaca türünden dokumalar yapılır. Kaza sınırları içindeki Sarıçiçek Dağı yörenin birçok kazasının ünlü yaylasıdır. 88 köyden oluşan kazada 4 hamam, 500 kadar kumaş dokuyan dükkân, 35 cami ve mescit vardır.

Bugüne geldiğimizde ise: Cumhuriyet devrinde büyük şehirlere göçtüler ve ilçe nüfusu hızla azaldı.

Eski Arapgir mahalle olarak kalırken, ilçe yeni yerinde şekillense de o tarihi ihtişamına dönmek için nüfusunu tutamadı. Nihayet Türkiye Cumhuriyeti´nin sanayi kalkınma hamlesinin yaparak dokuma fabrikaları kur ulunca Arapgir dokuma sanayii de çöktü. Bu sanat kolunda çalışan teknisyenler, işçiler o fabrikalara işçi oldular. Bu suretle 50 bin nüfuslu Arapgir şehri 10 bin nüfuslu bir şehir haline geldi.

Gerek coğrafi yapısı, gerekse bitki örtüsü bakımından Doğu’nun şirin bir ilçesi olan Arapgir, çevre ilçeler için merkezi bir konuma sahiptir. Okul sayısının fazlalığı, Devlet Hastanesinin olması, çevre ilçe ve bağlı köylerin yol güzergahında bulunması ve alış veriş merkezi olması nedeniyle ilçede bir hareketlik söz konusudur.

İlçede büyük ölçekli sanayi tesisleri bulunmamaktadır. Dağınık bir coğrafi yapıya sahip olan ilçemizde elverişli tarım alanı bulunmakta, dolayısı ile tarımcılık ta yok denecek kadar azdır. Halkın büyük bir kısmı kendi arazilerini ekip biçerek geçimlerini sağlamakta, esnaflarımız ise kendilerine ait işyerlerinde ancak kendi ailelerinin geçimlerini temin etmektedirler. Bu ekonomik ve sosyal gelişmenin doğal sonucu olarak da ilçeden büyük şehirlere göç başlamış ve bu olgu sürekli devam etmektedir. Arazinin kıt ve verimsiz oluşu okuma hevesini artırmış, hatta okuma hevesi sürekli göçün bir nedeni durumuna gelmiş, okulların bulunduğu kentlere göç başlamıştır.

Bir dikkatimizi çeken ise tahta çivili ayakkabılar dikkatimizi çekti. Türkiye de sadece Arapgir de yapılan bugün tek bir ustası kalan ayakkabıları meraklıları alıyor.

Arapgir’lilerin en büyük özelliklerinden birisi de biri birlerine aşırı bağlılıklarıdır. Gurbetteki Arapgirli’ler sıla ile olan irtibatlarını hiçbir zaman kesmemişler, memleket sevdasıyla yanıp tutuşmakta, bu özlemlerini de yılda bir kez de olsa ilçeyi ziyaret ederek gidermektedirler. Arapgir’lilerin en büyük özelliklerinden birisi de hizmette birbirleriyle yarışır olmalarıdır. Bu hemşerilerimiz maddi ve manevi yardımlarını hiç eksik etmemiş, İlçede yapılan Okul, cami, öğrenci yurdu, köprü, sağlık evi gibi yatırımların büyük bir bölümünü tamamen ya da kısmen karşılamışlardır.

Arapgir Mor Reyhanı Çay Oldu

Arapgir Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu: Sadece Arapgir’de yetişen ‘Arapgir Mor Reyhanı’ndan üretilen ‘çok değerli’ çayla ilgili çalışmalarını Türk Patent Enstitüsüne (TPE) gönderdiklerini aktaran Prof. Dr. Hayaloğlu, TPE’nin kabul etmesi halinde Arapgir mor reyhanını tescillemiş olacaklarını söyledi

İnönü Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Adnan Hayaloğlu, sadece Arapgir’de yetişen ve 200’e yakın aroması bulunan Arapgir mor reyhanından çay üretti.

Arapgir Belediyesinin de destek verdiği, 2014 yılında başlatılan çalışmalar kapsamında Arapgir mor reyhanına coğrafi işaret almak için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğüne (TAGEM) proje sunduklarını aktaran Hayaloğlu, TAGEM tarafından kabul edilen 3 yıllık projeye 232 bin lira destek verildiğini söyledi.

Antioksidan ve antimikrobiyal özellikleri bulunuyor

Hayaloğlu, Arapgir mor reyhanından elde edilen çayın, diğer bitkisel çaylardan birçok yönüyle farklı olduğunu aktararak, “Reyhan çayı çok hafif bir çay. Diğer bitkisel çaylara göre çok hafif. Çayın piyasada bitkisel çaylar grubunda olmadığını gördük. Reyhan çayının iştah açıcı, öksürük giderici özelliği var. Anne sütü artırıcı etkisi var. Bağırsakları düzenleyici ve bunun yanında antioksidan ve antimikrobiyal özelliği var. Ayrıca reyhanın saç köklerini güçlendirici özelliği de bulunuyor. Bütün bunlar bize reyhan çayının çok değerli olduğunu gösteriyor.” ifadelerini kullandı.

Geçmiş dönemlerde reyhanın ayrıca bebeklerde gaz giderici olarak kullanıldığına değinen Hayaloğlu, “Mor renkli olması ayrı bir özellik veriyor, çünkü bu reyhan türü Arapgir toprağının dışında başka bir yerde üretildiğinde mesela Malatya’da üretildiğinde mor renk yerini yeşile çeviriyor. Yeşille karışık bir mor renk alıyor.” dedi.

Bitkinin çok aromatik olduğuna vurgu yapan Hayaloğlu, “Reyhan aslında aromasıyla ön plana çıkıyor. Başlatmış olduğumuz çalışmada reyhanın 200’e yakın aroması olduğunu gördük. Burada birkaç madde ön plana çıkıyor, linalool, 1,8-cineole, methyl eugenol, methyl cinnamate gibi aromatik madde bakımından çok zengin.” ifadelerini kullandı.

Reyhan çayıyla ilgili çalışmalarını Türk Patent Enstitüsüne (TPE) gönderdiklerini aktaran Hayaloğlu, TPE’nin kabul etmesi halinde Arapgir mor reyhanını tescillemiş olacaklarını sözlerine ekledi.

Arapgir doyamadık, bağ bozumu üzüm yemek ve güzel havada daha yakından gezmek üzere yakın zamanda buluşuruz inşallah diyorum

İyi günler…