Süreç, süreç dedikleri vatanı bölmek ise, meydanlara astıkları pankartlarla belirli

 Bir düzen içinde adım adım ilerliyorlar.                                    

Görmedik, duymadık, denebilir mi?  Diyarbakır’ı gördük, Güney Doğu halkını bir araya toplamışlar, nevruz kutlaması adı ile savaş kazanma naraları atılıyor. Türküler söyleniyor, halaylar çekiliyor, tehditli nutukları atılıyor, hapisteki liderlerine saygı üstüne saygı sunuluyor.

Aleni savaşı biz kazandık ‘başkanım savaşa da barışa da hazırız’ diyorlar. Terör örgütü bayraklarıyla, halaylarıyla koskoca bir ulusa meydan okuyorlar yok sayıyorlar.

Ya Hükümet edenler, sakın ha konuşmayın yazmayın barışa katkı sunun sürece zarar vermeyin ne derlerse desinler, sizler susun sessiz kalın diyorlar.

Kim ister analar ağlasın, ama güneydoğulu analar yandaşları ile halay çekerken, bizim analar yavrularının mezarlarında yalnız ve sahipsiz kanlı gözyaşı dökerken, sen şehit ve gazi anasısın, acını içine akıtacaksın, sürece katkı sunacaksın diyorlar.

Bu işin mimarlarına bu durumu sormak lazım, bu yara siz de olsaydı içiniz el verir mi idi, gerçekten vicdanınız sızlamıyor mu?

Koskoca bir ülkenin bayrağı meydanda yok, göz göre göre ülke toprakları yok ediliyor, bölünüyor. Ne diyorlar, askerlerimize tutsak diyorlar, ne diyorlar, teklilik yok bizde varız diyorlar. Ne diyorlar bağımsızlık diyorlar Apo’ya özgürlük diyorlar. Akla mantığa uymayan bir sürü şeyler diyorlar. Bazı iç ve dış güçlerin sözüne uyup vatanı bölmeye çalıştık demiyorlar da biz savaştık kazandık diyorlar. Bin senelik din kardeşiyiz diyorlar. Başkanımız isterse geri döner savaşırız diyorlar, bunu da hiç korkmadan dağdan inip 21 Mart da Dicle ilçesinde halkın içinde gözdağı vererek söylüyorlar.

Sözde başkanlarının çağrısı ile yapacakları tek şey silahları ile birlikte ülke dışına çıkmak, yeni bir ateşkes ilan etmek. Hâlbuki otuz yıl zarfında yedi kez ateşkes ilan edilmiş ama tutulmamış, olamaz şartlar ileri sürüp vazgeçmişler.

Anadolu da çok güzel bir atasözü var ‘Yorgun eşeğe çüş demek canına minnet ’hepsi gitmese de bir kısmı silahlarını gömüp gider. Gitmeyene de bir bahane, mesela iç güvenlik bahanesi uydururlar olur biter. Aslında güvenlik güçlerimizin 2012 yılının son güz hamlesi aynı tutarlılıkta devam etseydi bu ukalaların kökü kazınabilirdi bu kadar densizlik yapamazlardı.

Sayın Başbakan Hollanda’dan basına verdiği demeçte, örgütün ülke dışına rahatça çıkabileceğini, eskiden olduğu gibi faili meçhul ve infazların olmayacağını söylüyor. Elbette biz Türk milleti olarak atadan beri sözümüzde dururuz. Ancak PKK nın kendi içinde, halkı galeyana getirmek için yaptığı katliamları da güvenlik güçlerine yamama ustalığını da unutmamalıyız. İnsanlarımızı kalleşçe vuranlara da el sallayamayız herhalde.

Milliyet gazetesi ile başlanan ve daha sonra BDP tarafından açıklanan birçok taleplerin, içimize sinmesi mümkün değildir. Mantıklı ve makul isteklere kimse kapıları kapatmaz. Bazı tehdit ve mecburiyet yükümlülüğü gibi dolu taleplerin ustaca söylenmesi,

Yerine getirilmesini mümkün kılmaz.

Hele demokrasi adına davranıyormuş gibi, AKP ile BDP nın aralarında anlaşarak Sayın Erdoğan’ı Devlet Başkanı, Abdullah Öcalan’ıda hapishane dışına taşıma düşüncesi ile

Yeni anayasa,uyuyor sandığınız bu millet başını yukarı kaldırırsa, kendinize oksijen alacak alan bulamazsınız.

Misak’ı Milli sözü Diyarbakır’daki törende yerini bulmadığı gibi gövdeyi kurt kemirmeye başladı, gövdenin bir kısmında çürük başlarsa tüm gövdeye yayılması uzun sürmez.

Zamanın ruhunun birini Başbakan, diğerini örgüt lideri olarak bir araya getirmesini, Türk milleti olarak hoş karşılamıyoruz,  ülkeye zarar verme çekinceleri gün gibi ortada. Gerçekten zararsız başarırlarsa da ellerimiz çatlayıncaya kadar da alkışlamasını da biliriz.