İmralı’ya gitmek istiyorum.

Abdullah Öcalan’a Türkiye Cumhuriyet vatandaşı olarak bazı sorularım olacak.

Mesela, seni kim bu hale getirdi, diye başlarım sorularımı sormaya.

Urfa’nın Halfeti ilçesinin küçük bir köyünde doğan fakir bir aile çocuğu iken, yatılı olarak tapu meslek lisesinde başladığı okulu sorarım.

Sağını solunu tanımaz iken ağabeylerle namaza nasıl başladığını sorarım.

O tarihlerde Bülent Arınç abisini nasıl tanıdığını sorarım.

Namazında niyazında birine Allah’ı tanıyıp tanımadığını sormazdım ama muhafazakârken nasıl solcu olduğunu sorardım.

Milli İstihbarat Teşkilatında çalışıp çalışmadığını, bir ülkenin başına bela olabilecek,  liderlik vasfını kimin keşfettiğini sorardım.

Vicdan ve merhamet duygusunu sorardım.

Öldürülen askerleri, polisleri, köy koruyucularını, öğretmenleri, imamları, Kürtleri özelliklede ünlü olmasına neden olan,  küçük bebeğin rüyasına girip girmediğini sorardım.

Yaşamına engel olduğu kırk bin insanı, İnsanlarımızın cebinden çıkan, hebasına sebep olduğu 400 milyar dolar parayı, önüne koysak kaç günde sayabileceğini sorardım.

Keyfini sorardım, kendine iyi bakılıp bakılmadığını, sırtını keseleyecek birini, isteyip istemediğini sorardım.

Kendini emniyette hissedip hissetmediğini,  ziyarete gelenlerden memnun olup olmadığını, iltifatta kusur edip etmediklerini sorardım.

Türkiye’den başka hangi ülkeyi daha çok sevdiğini sorardım.

Suriye’de iken yoğunlaşma adını verdiği evlerde, haremine aldığı kadınları, bunlardan çocukları olup olmadığını, şimdi hangisini yanına almak istediğini sorardım.

Evlat sevgisinin ne olduğunu, evlat acısı çekip çekmediğini sorardım.

Misafir olduğu yerden hasbelkader çıktığında, ülkede kalıp kalmayacağını yâda Irak, Iran, Suriye ve Türkiye’nin güneydoğusunu içine alan topraklarda başkanlığı düşünüp düşünmediğini sorardım.     

Kenya’da yakalandığında anasının Türk olduğunu, Türklere hizmet etmeye hazır olduğunu söylemişti, halen aynı fikirde olup olmadığını, Türk kelimesinden rahatsızlık duyup duymadığını, Kürt baharını sorardım.

Emrine amade olan örgütün her ülkeden insanı barındırdığı, ama din konusunda Zerdüşt olup olmadıklarını sorardım.

Kürt federe devleti veya Kürt özerk devleti kurulmasını isteyip istemediğini sorardım.

Kurulduğu 1977 yılından bu yana birçok Türk liderle mücadele verdiği, bu liderlerden hangisinin, kendini en çok zorladığını veya kendisine en yakın liderin kim olduğunu sorardım.

Örgütte ikinci adamın kim olduğunu, kan emmeye devam edip etmeyeceklerini sorardım.

Kurduğu örgütle yıllarca mücadele veren askerlerin tutuklu olmalarından memnun kalıp kalmadığını, arkadaşı Şemdin Sakık gibi gizli tanıklık yapıp yapmadığını sorardım.

Başka soruları da Devlet elamanları sorsun diye sormazdım.

12 Şubat Kahramanmaraş’ın kurtuluşu hepimize kutlu olsun.